Facebook'ta Paylaş |
Ruhun penceresinden bakma sanatıRUHUN
PENCERESİNDEN BAKMA SANATI Bu
sabah Sevgisini kanatlarına takarak ürkek bakışlarla süzülüp, sıcak adımlarla
pencereme konan misafirlerim vardı. Kahvaltımızı birlikte yaptık. Ben içeride,
Onlar dışarıda. Ben özgürlüğe bakan, Onlar özgürlükten bakan. Ben ışığa yüz
çevirip göz süzen, Onlar ışığa kanat çırpan. Doyumsuz
kahvaltımızın sayılı dakikaları ne kadardı bilmem ama sayılamaz bir zamandı
benim için. Sonra birer birer süratle kimi karşı çatının üstüne, kimi
vapurların eşliğine kimi de başka yöne doğru yöneldiler. Sadece içlerinden biri
onlardan ayrışıp yalnız takılan bu martı kalarak misafirim olmaya devam etti. Bir
de kanatdaşlarından ayrışıp onların biraz uzağında yalnız eda eden bir Martı
vardı. Martı ile benim aramızda saydam bir camdan başka bir şey yoktu. Aralı
camdan hafif uçuşan perdemin onu ürkütmemesi için olabildiğince açmıştım.
Böylece perdem ile birlikte ben de hareketsiz kalınca o da kalmaya devam etti
penceremde. Benim penceremi gören diğer dairelerden İçeri bakan gözler
Martıların gözleri kadar masum olmayabilirdi ama olsundu anda yaşadığım bu
güzellikte doyasıya kalmak paha biçilemez, değeri ölçülemez zenginlikteydi. Kendime
olan yolculuğumda özgürce süzülürken görünen bir martı vardı bir de ben.
Görünmeyen ise kendimde gördüklerimdi. Baktığım penceremden özgürlüğün
dayanılmaz manevi yolculuğunda bir maddi pencere, bir gönül pencerem bir de
fikri pencerem vardı. Değerli
dostlarım yaşamın içerisinde fiilen yaşadığımız haller fark ederek/etmeden
görmeden yaşadıklarımızdır. Bunun yanı sıra görerek yaşadıklarımızı zaten uzun
uzun hatırlatmaya gerek yok. Benim dikkatlerinize anımsatmak istediğim
görünmeyende görmeye gayret ettiğimizde içimizdeki beni açığa çıkararak bizi
besleyenlerin çok yakınımızda olduğunu fark etmemizdir. Hepimizi
birer bireyiz ve hepimizin etten kemikten birer bedenimiz ve omuzlarımızın
üzerinde taşıdığımız bir başımız var. Onurla, mutlulukla aklı hür, vicdanı hür,
fikri hür kılan mekanizmamızı bu başımızın en üst bölümünde beyin denen
organımızda taşırız. Beynimizin donanımını ne kadar zenginleştirip beslersek ve
bu beslenmişlikte özgür kılarsak o kadar öze yaklaşır bir’de bütünleşiriz. Ruhumuzun
Penceresinden Bakma Sanatımızda; gönül penceremizi, akıl penceremizi,
duygu pencerelerimizi açık bıraktığımız kadar güzelleşip, güzelliklerde
çoğalabileceğimiz özgür yürekler diliyorum. bir sonraki yazılı sohbetimizde
buluşup çoğalmak üzere ‘‘Güfte
Renginde Şiir Ritminde’’ Kitabımdan bir şiirimi ve Youtube’da yer alan söz ve
müziği bana ait bir ( Al eline dilli sazı – Halk kızı https://www.youtube.com/watch?v=Wn-LKVF7_-8 ) şarkımı güzel gönüllerinize bırakıyor, sevgimle selamlıyorum. Merak eden dostlarım için NOT: Penceremde kalan Martı cam'ı delip geçen
gözleriyle tetikteydi. Elimi uzattım an'ı ölümsüzleştirmek üzere ama iri
cüssesinde saklı hassasiyeti buna izin vermedi. Beyaz süzülüşündeki kanat açışı
dokunacağım kadar yakındı. Sevgimi Martı'nın kanatlarına taktım, sizlere
ulaştırsınlar diye. Bu
sabah gelen Martı ve beni yıllar öncesine rutin Vapur yolculuklarımdan birinde
(03.01.2004) Vapur'la birlikte kanat çırpan Martı'nın sessizce hayal dünyamda
yarattığı esintiyle doğan mısralarıma götürdü. MARTI
VE BEN Çığlıkların
çığlığıma karışır Senin
sesin duyulurken, Benimki
bende kaybolur. Sen
Yaşamla yarışırken, Ben
kendimi kovalarım. Sen
kanat takıp uçarken, Ben
duygularıma kanat takarım. Sen
yukarıdasın, gözün aşağıda, Ben aşağıdayım,
gözüm semada. Ne çok
zaman olmuş, ne çok! Martıların
kanatlarına kanat takmayalı Ve, ne
çok zaman olmuş tek kanatla uçarken Özgürlüğün
ruhunda çoğalmayalı… PERİHAN
KOCA Kadıköy Vapuru
Twitter & Facebook & Instagram
& Pinterest |